dönemsellik ilkesi

Kullanım örnekleri

dönemsellik ilkesi
matching principle
icon arrow

matching

Phonetic: "/ˈmætʃɪŋ/"

Part Of Speech: verb


Definition: To agree; to be equal; to correspond.

Example: Their interests didn't match, so it took a long time to agree what to do together.


Definition: To agree with; to be equal to; to correspond to.

Example: His interests didn't match her interests.


Definition: To make a successful match or pairing.

Example: They found out about his color-blindness when he couldn't match socks properly.


Definition: To equal or exceed in achievement.

Example: She matched him at every turn: anything he could do, she could do as well or better.


Definition: To unite in marriage, to mate.


Definition: To fit together, or make suitable for fitting together; specifically, to furnish with a tongue and groove at the edges.

Example: to match boards

icon arrow

matching

Phonetic: "/ˈmætʃɪŋ/"

Part Of Speech: noun


Definition: The process by which things are matched together or paired up.


Definition: A set of independent edges in a given graph, i.e. a set of edges which do not intersect, such that pairs of vertices are "matched" to each other one to one.

icon arrow

matching

Phonetic: "/ˈmætʃɪŋ/"

Part Of Speech: adjective


Definition: The same as another; sharing the same design.

Example: We bought a new sofa and matching armchairs.

icon arrow

principle

Phonetic: "/ˈpɹɪnsəpəl/"

Part Of Speech: noun


Definition: A fundamental assumption or guiding belief.

Example: We need some sort of principles to reason from.


Definition: A rule used to choose among solutions to a problem.

Example: The principle of least privilege holds that a process should only receive the permissions it needs.


Definition: (sometimes pluralized) Moral rule or aspect.

Example: I don't doubt your principles.


Definition: A rule or law of nature, or the basic idea on how the laws of nature are applied.

Example: Bernoulli's Principle


Definition: A fundamental essence, particularly one producing a given quality.

Example: Many believe that life is the result of some vital principle.


Definition: A beginning.


Definition: A source, or origin; that from which anything proceeds; fundamental substance or energy; primordial substance; ultimate element, or cause.


Definition: An original faculty or endowment.

icon arrow

principle

Phonetic: "/ˈpɹɪnsəpəl/"

Part Of Speech: verb


Definition: To equip with principles; to establish, or fix, in certain principles; to impress with any tenet or rule of conduct.

Türkçeden İngilizceye En Hızlı Çevirmen

İngilizce, dünyada yaklaşık 1,5 milyar insan tarafından konuşulmaktadır. Dünyada en çok konuşulan dildir. 1.000.000'den fazla kelime var! Türkçe, Türkiye'de, Kuzey Kıbrıs'ta yaklaşık 80 milyon kişi ile Avrupa ve Kuzey Amerika'daki göçmen toplulukları tarafından konuşulmaktadır. Yaklaşık 88 milyon konuşmacı ile en çok konuşulan Türk dilidir. Türk dili, Türkiye'nin batısında yer alan Anadolu'da ortaya çıkmıştır. Şu anda, bu iki hacimli ve harika dildeki çevirilerle hızlı, rahat ve ücretsiz çalışmanız için size profesyonel çevirmenimizin işlevselliğini sunuyoruz!

İster eğitim, iş veya kişisel amaçlar için İngilizce'den Türkçe'ye veya Türkçe'den İngilizce'ye çevrilmiş metinlere ihtiyacınız olsun, online çeviri siteleri aklınıza gelen ilk çözüm olabilir. Tercümanımız kurumsal, akademik, yasal, tıbbi terimleri yetkin bir şekilde dikkate alır. Ayrıca çeviri aşamasında, aklınıza gelen metnin, ihtiyacınız olan terimler kullanılarak, bu alanda profesyonellerle çalışarak ihtiyacınız olan tarzda tercüme edildiğinden emin olabilirsiniz.Çevirinize ince ayar yapmak için yerleşik sözlükleri kullanın: Tek tıklamayla eşanlamlılar ve örneklerle bağlam içi çeviriler, anlamlar, telaffuz ve diğer dil özelliklerinde sorunsuz bir şekilde uzmanlaşmanıza yardımcı olur. Kesinlikle ücretsiz, hızlı ve doğru çevirmen!